Fotoğraflarına bakınca insan düşünüyor; sanki objektif, Fransız sanatçı Marguerite Bornhauser’in fırçası, o da deklanşöre her basışında yüzlerce fırça darbesi vurup dünyayı yeniden resmediyor.
FOTOĞRAF MARGUERITE BORNHAUSER YAZI ÖZGÜN YİĞİT TUNA
Lavanta grisinden galibardaya, kardinal kırmızısından Paris Mavisi’ne paletteki tüm renkler, renklerin envai çeşit tonu… Marguerite Bornhauser’in fotoğraflarında bu renk ve tonlara muhtelif biçimlerde rastlamak mümkün. Birer matruşkayı andıran her karenin içinden onlarca canlı kare doğuruyor, canlanmanın eşiğindeki renkler ve nesneler fotoğrafın içinden dışarı taşıyor. Ve tabii, ona bakan gözlerin fotoğrafa kattığı bambaşka anlamlar da…
Bornhauser'ın gözü ve hayal gücü, bildiğimiz dünyaya alışık olmadığımız bir yerden süzülen bir bakış. Yüzler görüyoruz, insanların ya da balıkların yüzleri; ayrıntılar dikkatimizi celp ediyor, bir meyvenin ya da bir merdivenin detayları; yerler ortaya çıkıyor, gittiğimiz ya da gitmeye cesaret edemediğimiz mekânlar. Ama hepsinin yanında, gölgeler beliriyor. Bolca gölge. Objelerin başka objeler üzerine düşürdüğü gölgeler. Bornhauser gölgeleri yakaladıkça, bize rengin yalnızca bir görüntüden ötekine değil, aynı zamanda bir yerden ya da bir andan bir diğerine nasıl yankılanabileceğini gösteriyor. Biz her ne kadar bu etkiyi onun fotoğraflarıyla tanısak ve deneyimlesek de, belki de o bunu 34 yıldır yaşıyor. 1989’da dünyaya gelen, şu an Paris’te yaşayan ve Montreuil’de üreten sanatçı için kişisel bir görme biçimi fotoğraf. Neticede tanımı gereği, ışığın nesnelere çarpması sonucu göze yansıyan haline verilen isimdir “renk”. Işık onun gözüne, hiçbirimizin gözüne yansımadığı gibi yansıdığı için bugün biz Marguerite Bornhauser’i konuşuyoruz; işlerine bakınca Henri Matisse’in tablolarını anımsıyoruz ya da dünyanın büyük yazarlarının satırları dilimizin ucuna geliyor. Edebiyat ve gazetecilikle geçen akademik geçmişinin fotoğrafları üzerinde bıraktığı etkisi yadsınamaz.
Fotoğraflarına bakınca insan düşünüyor; sanki objektif, Fransız sanatçı Marguerite Bornhauser’in fırçası, o da deklanşöre her basışında yüzlerce fırça darbesi vurup dünyayı yeniden resmediyor.
FOTOĞRAF MARGUERITE BORNHAUSER YAZI ÖZGÜN YİĞİT TUNA
Lavanta grisinden galibardaya, kardinal kırmızısından Paris Mavisi’ne paletteki tüm renkler, renklerin envai çeşit tonu… Marguerite Bornhauser’in fotoğraflarında bu renk ve tonlara muhtelif biçimlerde rastlamak mümkün. Birer matruşkayı andıran her karenin içinden onlarca canlı kare doğuruyor, canlanmanın eşiğindeki renkler ve nesneler fotoğrafın içinden dışarı taşıyor. Ve tabii, ona bakan gözlerin fotoğrafa kattığı bambaşka anlamlar da…
Bornhauser'ın gözü ve hayal gücü, bildiğimiz dünyaya alışık olmadığımız bir yerden süzülen bir bakış. Yüzler görüyoruz, insanların ya da balıkların yüzleri; ayrıntılar dikkatimizi celp ediyor, bir meyvenin ya da bir merdivenin detayları; yerler ortaya çıkıyor, gittiğimiz ya da gitmeye cesaret edemediğimiz mekânlar. Ama hepsinin yanında, gölgeler beliriyor. Bolca gölge. Objelerin başka objeler üzerine düşürdüğü gölgeler. Bornhauser gölgeleri yakaladıkça, bize rengin yalnızca bir görüntüden ötekine değil, aynı zamanda bir yerden ya da bir andan bir diğerine nasıl yankılanabileceğini gösteriyor. Biz her ne kadar bu etkiyi onun fotoğraflarıyla tanısak ve deneyimlesek de, belki de o bunu 34 yıldır yaşıyor. 1989’da dünyaya gelen, şu an Paris’te yaşayan ve Montreuil’de üreten sanatçı için kişisel bir görme biçimi fotoğraf. Neticede tanımı gereği, ışığın nesnelere çarpması sonucu göze yansıyan haline verilen isimdir “renk”. Işık onun gözüne, hiçbirimizin gözüne yansımadığı gibi yansıdığı için bugün biz Marguerite Bornhauser’i konuşuyoruz; işlerine bakınca Henri Matisse’in tablolarını anımsıyoruz ya da dünyanın büyük yazarlarının satırları dilimizin ucuna geliyor. Edebiyat ve gazetecilikle geçen akademik geçmişinin fotoğrafları üzerinde bıraktığı etkisi yadsınamaz.
Fotoğraflarına bakınca insan düşünüyor; sanki objektif, Fransız sanatçı Marguerite Bornhauser’in fırçası, o da deklanşöre her basışında yüzlerce fırça darbesi vurup dünyayı yeniden resmediyor.
FOTOĞRAF MARGUERITE BORNHAUSER YAZI ÖZGÜN YİĞİT TUNA
Lavanta grisinden galibardaya, kardinal kırmızısından Paris Mavisi’ne paletteki tüm renkler, renklerin envai çeşit tonu… Marguerite Bornhauser’in fotoğraflarında bu renk ve tonlara muhtelif biçimlerde rastlamak mümkün. Birer matruşkayı andıran her karenin içinden onlarca canlı kare doğuruyor, canlanmanın eşiğindeki renkler ve nesneler fotoğrafın içinden dışarı taşıyor. Ve tabii, ona bakan gözlerin fotoğrafa kattığı bambaşka anlamlar da…
Bornhauser'ın gözü ve hayal gücü, bildiğimiz dünyaya alışık olmadığımız bir yerden süzülen bir bakış. Yüzler görüyoruz, insanların ya da balıkların yüzleri; ayrıntılar dikkatimizi celp ediyor, bir meyvenin ya da bir merdivenin detayları; yerler ortaya çıkıyor, gittiğimiz ya da gitmeye cesaret edemediğimiz mekânlar. Ama hepsinin yanında, gölgeler beliriyor. Bolca gölge. Objelerin başka objeler üzerine düşürdüğü gölgeler. Bornhauser gölgeleri yakaladıkça, bize rengin yalnızca bir görüntüden ötekine değil, aynı zamanda bir yerden ya da bir andan bir diğerine nasıl yankılanabileceğini gösteriyor. Biz her ne kadar bu etkiyi onun fotoğraflarıyla tanısak ve deneyimlesek de, belki de o bunu 34 yıldır yaşıyor. 1989’da dünyaya gelen, şu an Paris’te yaşayan ve Montreuil’de üreten sanatçı için kişisel bir görme biçimi fotoğraf. Neticede tanımı gereği, ışığın nesnelere çarpması sonucu göze yansıyan haline verilen isimdir “renk”. Işık onun gözüne, hiçbirimizin gözüne yansımadığı gibi yansıdığı için bugün biz Marguerite Bornhauser’i konuşuyoruz; işlerine bakınca Henri Matisse’in tablolarını anımsıyoruz ya da dünyanın büyük yazarlarının satırları dilimizin ucuna geliyor. Edebiyat ve gazetecilikle geçen akademik geçmişinin fotoğrafları üzerinde bıraktığı etkisi yadsınamaz.
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com