Stephen Shore, fotoğrafçılığın revaçta bir meslek ve sanat pratiğine dönüşürken kurum ve tekniklere erişilebilirlikteki değişimlerin, sanat öğretiminin etkisinin ve kişisel gelişimin önemine vurgu yaparak fotoğrafın yirminci yüzyıl ortasından itibaren içinden geçtiği fazları değerlendiriyor.
PHOTOGRAPHY BY STEPHEN SHORE
INTERVIEW BY MEHMET EKİNCİ
Muhtelif tekniklerle manipüle edilmiş imajların uzun pasajlardan oluşan anlatılara yol açabildiği günümüz dijital dünyasına özgü anlık zevklerin ortasında, Stephen Shore’un gizemli görsel yolculuğuna eşlik eden Amerika’nın geçmiş geride kalmış dönemlerine ait sessiz fısıltılar duyuluyor. Stephen Shore, siyah ve beyazın ötesindeki renkleri bir sanat mecrası olarak fotoğrafla tanıştıran bir öncü, Amerika’da ve dünyanın pek çok coğrafyasında yaşayan sıradan insanların ve yerlerin kıymeti bilinmemiş hakikatlerinin peşinde giden bir gündelik hayat arşivcisi. Olduğu ve görüldüğü haliyle modern dünyalar arasında arabuluculuk işlevi gören objektifi, sadece kanlı canlı insanları ve cansız nesneleri yakalamakla kalmıyor, 2023 tarihli kitabı Modern Instances: The Craft of Photography: A Memoir’da da öne sürdüğü üzere “görme eyleminin kendisini ve ona has dikkat kesilme biçimini” de incelemeye alıyor.
Wikipedia sizi “‘banal’ olay ve nesnelerin fotoğraflarıyla tanınan Amerikalı bir fotoğrafçı” olarak tanımlıyor ve kanımca bu bir tezat oluşturuyor. Bu tanıma katılıyor musunuz? Bu tanımı Survivors in Ukraine gibi çalışmalarınızla veya genel olarak, diğer çalışmalarınızla nasıl karşılaştırıyorsunuz?
Bence bu yetmişli yıllarda yaptığım işlerden bahsetmenin bir yolu ama son 40 yılda yaptıklarımı tam olarak karşılamıyor. O Wikipedia yazısını ben yazmadım. Yani, bazı insanlar sanırım kendi yazılarını kendileri yazıyor. Bu tür promosyon amaçlı bir dile sahip insanlara rastladım. Ama ben o yazıyı orada bıraktım ve insanların istediklerini yazmalarına izin verdim.
Umursamadınız mı?
Önemsiyorum ama bilmiyorum. Kendi Wikipedia sayfamı yazmayı iş edinmek istemiyorum. Eğer gerçekten yanlış olan bir şey varsa çıkarırım. Mesela birisi benim Guggenheim Vakfı Yönetim Kurulu’nda olduğumu ve hibeler için seçim yaptığımı yazmış, oysa ben o kurulda değildim ve hiçbir zaman da olmadım. Bu sorun yaratan bir durum, çünkü insanların benimle nasıl konuştuğunu değiştiriyor, bu yüzden buyanlış bilgiyi çıkardım, ancak bunun dışında Wikipedia sayfama dokunmuyorum.
Peki ‘banal’ kelimesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her zaman gündelik hayata ait olan şeylere ilgi duymuşumdur. Bugün yetmişlerdeki fotoğraflarımın verdiği o nostalji hissinden bahseden insanları okuyorum. O insanlar böyle hissediyorlar çünkü 45-50 yaşlarındalar ve zaman, her zamanki gibi akıp geçti. Çok ilginç ki o fotoğrafları çekerken Walker Evans’dan ve 1935-36 yıllarında gerçekleştirdiği işlerden ilham almıştım.
Çocukken size onun kitabı hediye edilmişti, değil mi?
Evet. O çalışma ben Uncommon Places üzerine çalışmaya başlamadan yaklaşık 37 yıl önce yapılmıştı. Evans’ın işleri tamamen farklı bir dünyaya aitmiş gibi görünse de, Uncommon Places ve şimdiki zaman arasında, Uncommon Places ve Walker Evans’ın işlerinin gerçekleştiği yıllar arasında olduğundan daha fazla zaman aralığı var. Yani ben o fotoğrafları çektiğimde nostaljik hiçbir yanları yoktu. Gerçek hayatta nasıl görüyorsak öyle görünüyorlardı. Ben modern deneyimin vaat ettiği şeylerle ilgileniyorum. Banal kelimesinin ilginç olmayan, sıkıcı gibi imaları olabiliyor. O yüzden ben çalışmalarımı banal olmaktan çok, günlük hayatla, gündelik kelimesiyle bağdaştırırdım.
Stephen Shore, fotoğrafçılığın revaçta bir meslek ve sanat pratiğine dönüşürken kurum ve tekniklere erişilebilirlikteki değişimlerin, sanat öğretiminin etkisinin ve kişisel gelişimin önemine vurgu yaparak fotoğrafın yirminci yüzyıl ortasından itibaren içinden geçtiği fazları değerlendiriyor.
PHOTOGRAPHY BY STEPHEN SHORE
INTERVIEW BY MEHMET EKİNCİ
Muhtelif tekniklerle manipüle edilmiş imajların uzun pasajlardan oluşan anlatılara yol açabildiği günümüz dijital dünyasına özgü anlık zevklerin ortasında, Stephen Shore’un gizemli görsel yolculuğuna eşlik eden Amerika’nın geçmiş geride kalmış dönemlerine ait sessiz fısıltılar duyuluyor. Stephen Shore, siyah ve beyazın ötesindeki renkleri bir sanat mecrası olarak fotoğrafla tanıştıran bir öncü, Amerika’da ve dünyanın pek çok coğrafyasında yaşayan sıradan insanların ve yerlerin kıymeti bilinmemiş hakikatlerinin peşinde giden bir gündelik hayat arşivcisi. Olduğu ve görüldüğü haliyle modern dünyalar arasında arabuluculuk işlevi gören objektifi, sadece kanlı canlı insanları ve cansız nesneleri yakalamakla kalmıyor, 2023 tarihli kitabı Modern Instances: The Craft of Photography: A Memoir’da da öne sürdüğü üzere “görme eyleminin kendisini ve ona has dikkat kesilme biçimini” de incelemeye alıyor.
Wikipedia sizi “‘banal’ olay ve nesnelerin fotoğraflarıyla tanınan Amerikalı bir fotoğrafçı” olarak tanımlıyor ve kanımca bu bir tezat oluşturuyor. Bu tanıma katılıyor musunuz? Bu tanımı Survivors in Ukraine gibi çalışmalarınızla veya genel olarak, diğer çalışmalarınızla nasıl karşılaştırıyorsunuz?
Bence bu yetmişli yıllarda yaptığım işlerden bahsetmenin bir yolu ama son 40 yılda yaptıklarımı tam olarak karşılamıyor. O Wikipedia yazısını ben yazmadım. Yani, bazı insanlar sanırım kendi yazılarını kendileri yazıyor. Bu tür promosyon amaçlı bir dile sahip insanlara rastladım. Ama ben o yazıyı orada bıraktım ve insanların istediklerini yazmalarına izin verdim.
Umursamadınız mı?
Önemsiyorum ama bilmiyorum. Kendi Wikipedia sayfamı yazmayı iş edinmek istemiyorum. Eğer gerçekten yanlış olan bir şey varsa çıkarırım. Mesela birisi benim Guggenheim Vakfı Yönetim Kurulu’nda olduğumu ve hibeler için seçim yaptığımı yazmış, oysa ben o kurulda değildim ve hiçbir zaman da olmadım. Bu sorun yaratan bir durum, çünkü insanların benimle nasıl konuştuğunu değiştiriyor, bu yüzden buyanlış bilgiyi çıkardım, ancak bunun dışında Wikipedia sayfama dokunmuyorum.
Peki ‘banal’ kelimesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her zaman gündelik hayata ait olan şeylere ilgi duymuşumdur. Bugün yetmişlerdeki fotoğraflarımın verdiği o nostalji hissinden bahseden insanları okuyorum. O insanlar böyle hissediyorlar çünkü 45-50 yaşlarındalar ve zaman, her zamanki gibi akıp geçti. Çok ilginç ki o fotoğrafları çekerken Walker Evans’dan ve 1935-36 yıllarında gerçekleştirdiği işlerden ilham almıştım.
Çocukken size onun kitabı hediye edilmişti, değil mi?
Evet. O çalışma ben Uncommon Places üzerine çalışmaya başlamadan yaklaşık 37 yıl önce yapılmıştı. Evans’ın işleri tamamen farklı bir dünyaya aitmiş gibi görünse de, Uncommon Places ve şimdiki zaman arasında, Uncommon Places ve Walker Evans’ın işlerinin gerçekleştiği yıllar arasında olduğundan daha fazla zaman aralığı var. Yani ben o fotoğrafları çektiğimde nostaljik hiçbir yanları yoktu. Gerçek hayatta nasıl görüyorsak öyle görünüyorlardı. Ben modern deneyimin vaat ettiği şeylerle ilgileniyorum. Banal kelimesinin ilginç olmayan, sıkıcı gibi imaları olabiliyor. O yüzden ben çalışmalarımı banal olmaktan çok, günlük hayatla, gündelik kelimesiyle bağdaştırırdım.
Stephen Shore, fotoğrafçılığın revaçta bir meslek ve sanat pratiğine dönüşürken kurum ve tekniklere erişilebilirlikteki değişimlerin, sanat öğretiminin etkisinin ve kişisel gelişimin önemine vurgu yaparak fotoğrafın yirminci yüzyıl ortasından itibaren içinden geçtiği fazları değerlendiriyor.
PHOTOGRAPHY BY STEPHEN SHORE
INTERVIEW BY MEHMET EKİNCİ
Muhtelif tekniklerle manipüle edilmiş imajların uzun pasajlardan oluşan anlatılara yol açabildiği günümüz dijital dünyasına özgü anlık zevklerin ortasında, Stephen Shore’un gizemli görsel yolculuğuna eşlik eden Amerika’nın geçmiş geride kalmış dönemlerine ait sessiz fısıltılar duyuluyor. Stephen Shore, siyah ve beyazın ötesindeki renkleri bir sanat mecrası olarak fotoğrafla tanıştıran bir öncü, Amerika’da ve dünyanın pek çok coğrafyasında yaşayan sıradan insanların ve yerlerin kıymeti bilinmemiş hakikatlerinin peşinde giden bir gündelik hayat arşivcisi. Olduğu ve görüldüğü haliyle modern dünyalar arasında arabuluculuk işlevi gören objektifi, sadece kanlı canlı insanları ve cansız nesneleri yakalamakla kalmıyor, 2023 tarihli kitabı Modern Instances: The Craft of Photography: A Memoir’da da öne sürdüğü üzere “görme eyleminin kendisini ve ona has dikkat kesilme biçimini” de incelemeye alıyor.
Wikipedia sizi “‘banal’ olay ve nesnelerin fotoğraflarıyla tanınan Amerikalı bir fotoğrafçı” olarak tanımlıyor ve kanımca bu bir tezat oluşturuyor. Bu tanıma katılıyor musunuz? Bu tanımı Survivors in Ukraine gibi çalışmalarınızla veya genel olarak, diğer çalışmalarınızla nasıl karşılaştırıyorsunuz?
Bence bu yetmişli yıllarda yaptığım işlerden bahsetmenin bir yolu ama son 40 yılda yaptıklarımı tam olarak karşılamıyor. O Wikipedia yazısını ben yazmadım. Yani, bazı insanlar sanırım kendi yazılarını kendileri yazıyor. Bu tür promosyon amaçlı bir dile sahip insanlara rastladım. Ama ben o yazıyı orada bıraktım ve insanların istediklerini yazmalarına izin verdim.
Umursamadınız mı?
Önemsiyorum ama bilmiyorum. Kendi Wikipedia sayfamı yazmayı iş edinmek istemiyorum. Eğer gerçekten yanlış olan bir şey varsa çıkarırım. Mesela birisi benim Guggenheim Vakfı Yönetim Kurulu’nda olduğumu ve hibeler için seçim yaptığımı yazmış, oysa ben o kurulda değildim ve hiçbir zaman da olmadım. Bu sorun yaratan bir durum, çünkü insanların benimle nasıl konuştuğunu değiştiriyor, bu yüzden buyanlış bilgiyi çıkardım, ancak bunun dışında Wikipedia sayfama dokunmuyorum.
Peki ‘banal’ kelimesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her zaman gündelik hayata ait olan şeylere ilgi duymuşumdur. Bugün yetmişlerdeki fotoğraflarımın verdiği o nostalji hissinden bahseden insanları okuyorum. O insanlar böyle hissediyorlar çünkü 45-50 yaşlarındalar ve zaman, her zamanki gibi akıp geçti. Çok ilginç ki o fotoğrafları çekerken Walker Evans’dan ve 1935-36 yıllarında gerçekleştirdiği işlerden ilham almıştım.
Çocukken size onun kitabı hediye edilmişti, değil mi?
Evet. O çalışma ben Uncommon Places üzerine çalışmaya başlamadan yaklaşık 37 yıl önce yapılmıştı. Evans’ın işleri tamamen farklı bir dünyaya aitmiş gibi görünse de, Uncommon Places ve şimdiki zaman arasında, Uncommon Places ve Walker Evans’ın işlerinin gerçekleştiği yıllar arasında olduğundan daha fazla zaman aralığı var. Yani ben o fotoğrafları çektiğimde nostaljik hiçbir yanları yoktu. Gerçek hayatta nasıl görüyorsak öyle görünüyorlardı. Ben modern deneyimin vaat ettiği şeylerle ilgileniyorum. Banal kelimesinin ilginç olmayan, sıkıcı gibi imaları olabiliyor. O yüzden ben çalışmalarımı banal olmaktan çok, günlük hayatla, gündelik kelimesiyle bağdaştırırdım.
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com