KAVEH AKBAR İLE GÜNLÜK UYANIŞLAR

RÖPORTAJ

On bir yıldır alkol kullanmayan İran asıllı Amerikalı yazar Kaveh Akbar, “Zaman, yenilenemeyen en önemli kaynağımızdır,” diyor.

RÖPORTAJ AYTEN TARTICI

Firdevsi, Şehnâme’de iki kapılı bir han gibi olan yaşamdan şöyle bahseder: “Geçip giden dünya böyledir. İnsanlar ölür ve yas tutmak boşunadır.” İran doğumlu Amerikalı yazar Kaveh Akbar’ın ilk romanı Martyr! (2024)’e yön veren iki temel aydınlanma: ölümün büyük bir eşitleyici olduğu ve onun kaçınılmaz acısının yasını tutmanın anlamsız olduğudur.

Konuşmak için Zoom’da buluştuğumuzda Akbar, Iowa İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Yaratıcı Yazı programının direktörü olarak görev yaptığı Iowa City’deki masasının önünde. Sırt ağrılarına yardımcı olması için bir koşu bandının üzerinde yürüyor. Farklı diller arasında gidip gelmeye dair ilgisinin bir göstergesi olarak, üzerinde ‘A’ ve ‘R’ harflerinin ve bu harflerin Arap alfabesindeki karşılıklarının da yer aldığı siyah bir beyzbol şapkası takıyor. Ben ise Santa Fe, New Mexico’dayım, etrafım yuka bitkileri, kırmızı biber yarıkları, çöl söğütleri ve beyaz papatyalarla çevrili. İki yaşındaki kızımın yaprakları kokladığını ve çiçek (‘foo-lau-er’) kelimesini telaffuz etmeye çalıştığını belli belirsiz duyuyorum. Bir Breughel tablosu için orta parmağımı feda etmeyeceğime karar veriyorum.

Kaveh ve ben modern bir aydınlanmanın neye benzeyebileceğini, kendini nereler- de evindeymiş gibi hissettiğini, şehitliğin nasıl daha az gösterişli biçimlere bürünebileceğini ve hayatta kalmanın nasıl başlı başına bir mucize olduğunu konuşuyoruz. Çalışmalarını zaman zaman renklendiren kara mizaha rağmen Akbar iyimser ve kararlı. Zamanımız dolduğunda, alt katta bekleyen eşinin yanına dönmesi gerektiğini söylüyor. Hepimizin bu fâni dünyada bizi tutmaya ve burada geçirdiğimiz süreyi biraz da olsun uzatmaya çalışanların yanına dönmesi umuduyla…

A: Bu kadar kaotik bir dünyada akıl sağlığını nasıl koruyorsun?

K: Çok ufak kalarak.

A: Nasıl ufak kalıyorsun?

K: Bazı alkolü bırakma toplantılarında söylenen, benim de hayatım boyunca binlerce, binlerce ve binlerce kez tekrar ettiğim bir “huzur duası” var: “Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret ve ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.” Bu duanın her bölümünün radikal şiirselliği, beni hâlâ derinden etkiliyor. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenme dinginliği, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve aradaki farkı bilmenin bilgeliği.

Aslına bakarsan bu dünyada benim birey olarak yapabileceklerimin etkisi oldukça küçük. Pek çekici değiller ve çoğunlukla küçük bir menzilin içindeler. Sadece bir sonraki doğru adımın ne olacağını düşünüyorum ve onu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Mesela, şu an için yapmam gereken şey yeni arkadaşım Ayten ile sohbet etmek. Söyleşiden sonra köpeğimi yürüyüşe çıkarmak ve ardından yeğenlerimi aramak... Çünkü onları her hafta sonu aramaya gayret ediyorum. Böylelikle, bir sonraki adımı düşünmeme gerek kalmıyor. Sanırım açgözlülük yaptığımda, biraz başım dönmeye başladığında, penceremi küçültmem, ufalmam, daha küçük bir nokta olmam ve daha gündelik yaşamam gerektiğini anlıyorum. Yürüyüşe çıkmak ve çay yapmak kadar, nefes almak ve nefes vermek kadar çok küçülebilirim. Çok, çok, çok ufak kalmak, kendimi oyunda tutmak için bildiğim tek yol.

KAVEH AKBAR İLE GÜNLÜK UYANIŞLAR

RÖPORTAJ

On bir yıldır alkol kullanmayan İran asıllı Amerikalı yazar Kaveh Akbar, “Zaman, yenilenemeyen en önemli kaynağımızdır,” diyor.

RÖPORTAJ AYTEN TARTICI

Firdevsi, Şehnâme’de iki kapılı bir han gibi olan yaşamdan şöyle bahseder: “Geçip giden dünya böyledir. İnsanlar ölür ve yas tutmak boşunadır.” İran doğumlu Amerikalı yazar Kaveh Akbar’ın ilk romanı Martyr! (2024)’e yön veren iki temel aydınlanma: ölümün büyük bir eşitleyici olduğu ve onun kaçınılmaz acısının yasını tutmanın anlamsız olduğudur.

Konuşmak için Zoom’da buluştuğumuzda Akbar, Iowa İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Yaratıcı Yazı programının direktörü olarak görev yaptığı Iowa City’deki masasının önünde. Sırt ağrılarına yardımcı olması için bir koşu bandının üzerinde yürüyor. Farklı diller arasında gidip gelmeye dair ilgisinin bir göstergesi olarak, üzerinde ‘A’ ve ‘R’ harflerinin ve bu harflerin Arap alfabesindeki karşılıklarının da yer aldığı siyah bir beyzbol şapkası takıyor. Ben ise Santa Fe, New Mexico’dayım, etrafım yuka bitkileri, kırmızı biber yarıkları, çöl söğütleri ve beyaz papatyalarla çevrili. İki yaşındaki kızımın yaprakları kokladığını ve çiçek (‘foo-lau-er’) kelimesini telaffuz etmeye çalıştığını belli belirsiz duyuyorum. Bir Breughel tablosu için orta parmağımı feda etmeyeceğime karar veriyorum.

Kaveh ve ben modern bir aydınlanmanın neye benzeyebileceğini, kendini nereler- de evindeymiş gibi hissettiğini, şehitliğin nasıl daha az gösterişli biçimlere bürünebileceğini ve hayatta kalmanın nasıl başlı başına bir mucize olduğunu konuşuyoruz. Çalışmalarını zaman zaman renklendiren kara mizaha rağmen Akbar iyimser ve kararlı. Zamanımız dolduğunda, alt katta bekleyen eşinin yanına dönmesi gerektiğini söylüyor. Hepimizin bu fâni dünyada bizi tutmaya ve burada geçirdiğimiz süreyi biraz da olsun uzatmaya çalışanların yanına dönmesi umuduyla…

A: Bu kadar kaotik bir dünyada akıl sağlığını nasıl koruyorsun?

K: Çok ufak kalarak.

A: Nasıl ufak kalıyorsun?

K: Bazı alkolü bırakma toplantılarında söylenen, benim de hayatım boyunca binlerce, binlerce ve binlerce kez tekrar ettiğim bir “huzur duası” var: “Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret ve ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.” Bu duanın her bölümünün radikal şiirselliği, beni hâlâ derinden etkiliyor. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenme dinginliği, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve aradaki farkı bilmenin bilgeliği.

Aslına bakarsan bu dünyada benim birey olarak yapabileceklerimin etkisi oldukça küçük. Pek çekici değiller ve çoğunlukla küçük bir menzilin içindeler. Sadece bir sonraki doğru adımın ne olacağını düşünüyorum ve onu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Mesela, şu an için yapmam gereken şey yeni arkadaşım Ayten ile sohbet etmek. Söyleşiden sonra köpeğimi yürüyüşe çıkarmak ve ardından yeğenlerimi aramak... Çünkü onları her hafta sonu aramaya gayret ediyorum. Böylelikle, bir sonraki adımı düşünmeme gerek kalmıyor. Sanırım açgözlülük yaptığımda, biraz başım dönmeye başladığında, penceremi küçültmem, ufalmam, daha küçük bir nokta olmam ve daha gündelik yaşamam gerektiğini anlıyorum. Yürüyüşe çıkmak ve çay yapmak kadar, nefes almak ve nefes vermek kadar çok küçülebilirim. Çok, çok, çok ufak kalmak, kendimi oyunda tutmak için bildiğim tek yol.

KAVEH AKBAR İLE GÜNLÜK UYANIŞLAR

RÖPORTAJ

On bir yıldır alkol kullanmayan İran asıllı Amerikalı yazar Kaveh Akbar, “Zaman, yenilenemeyen en önemli kaynağımızdır,” diyor.

RÖPORTAJ AYTEN TARTICI

Firdevsi, Şehnâme’de iki kapılı bir han gibi olan yaşamdan şöyle bahseder: “Geçip giden dünya böyledir. İnsanlar ölür ve yas tutmak boşunadır.” İran doğumlu Amerikalı yazar Kaveh Akbar’ın ilk romanı Martyr! (2024)’e yön veren iki temel aydınlanma: ölümün büyük bir eşitleyici olduğu ve onun kaçınılmaz acısının yasını tutmanın anlamsız olduğudur.

Konuşmak için Zoom’da buluştuğumuzda Akbar, Iowa İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Yaratıcı Yazı programının direktörü olarak görev yaptığı Iowa City’deki masasının önünde. Sırt ağrılarına yardımcı olması için bir koşu bandının üzerinde yürüyor. Farklı diller arasında gidip gelmeye dair ilgisinin bir göstergesi olarak, üzerinde ‘A’ ve ‘R’ harflerinin ve bu harflerin Arap alfabesindeki karşılıklarının da yer aldığı siyah bir beyzbol şapkası takıyor. Ben ise Santa Fe, New Mexico’dayım, etrafım yuka bitkileri, kırmızı biber yarıkları, çöl söğütleri ve beyaz papatyalarla çevrili. İki yaşındaki kızımın yaprakları kokladığını ve çiçek (‘foo-lau-er’) kelimesini telaffuz etmeye çalıştığını belli belirsiz duyuyorum. Bir Breughel tablosu için orta parmağımı feda etmeyeceğime karar veriyorum.

Kaveh ve ben modern bir aydınlanmanın neye benzeyebileceğini, kendini nereler- de evindeymiş gibi hissettiğini, şehitliğin nasıl daha az gösterişli biçimlere bürünebileceğini ve hayatta kalmanın nasıl başlı başına bir mucize olduğunu konuşuyoruz. Çalışmalarını zaman zaman renklendiren kara mizaha rağmen Akbar iyimser ve kararlı. Zamanımız dolduğunda, alt katta bekleyen eşinin yanına dönmesi gerektiğini söylüyor. Hepimizin bu fâni dünyada bizi tutmaya ve burada geçirdiğimiz süreyi biraz da olsun uzatmaya çalışanların yanına dönmesi umuduyla…

A: Bu kadar kaotik bir dünyada akıl sağlığını nasıl koruyorsun?

K: Çok ufak kalarak.

A: Nasıl ufak kalıyorsun?

K: Bazı alkolü bırakma toplantılarında söylenen, benim de hayatım boyunca binlerce, binlerce ve binlerce kez tekrar ettiğim bir “huzur duası” var: “Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için sabır, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret ve ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver.” Bu duanın her bölümünün radikal şiirselliği, beni hâlâ derinden etkiliyor. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenme dinginliği, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve aradaki farkı bilmenin bilgeliği.

Aslına bakarsan bu dünyada benim birey olarak yapabileceklerimin etkisi oldukça küçük. Pek çekici değiller ve çoğunlukla küçük bir menzilin içindeler. Sadece bir sonraki doğru adımın ne olacağını düşünüyorum ve onu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Mesela, şu an için yapmam gereken şey yeni arkadaşım Ayten ile sohbet etmek. Söyleşiden sonra köpeğimi yürüyüşe çıkarmak ve ardından yeğenlerimi aramak... Çünkü onları her hafta sonu aramaya gayret ediyorum. Böylelikle, bir sonraki adımı düşünmeme gerek kalmıyor. Sanırım açgözlülük yaptığımda, biraz başım dönmeye başladığında, penceremi küçültmem, ufalmam, daha küçük bir nokta olmam ve daha gündelik yaşamam gerektiğini anlıyorum. Yürüyüşe çıkmak ve çay yapmak kadar, nefes almak ve nefes vermek kadar çok küçülebilirim. Çok, çok, çok ufak kalmak, kendimi oyunda tutmak için bildiğim tek yol.

CURA

18

ŞİMDİ SATIŞTA

is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.

Adres

Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey

+90 212 232 4288

contact@212magazine.com

CURA

18

ŞİMDİ SATIŞTA

is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.

Adres

Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey

+90 212 232 4288

contact@212magazine.com

CURA

18

ŞİMDİ SATIŞTA

is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.

Adres

Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey

+90 212 232 4288

contact@212magazine.com