"Özgür iradenin olmadığı, sadece biyolojik birer makine olduğumuz sonucuna vardığımda 14 yaşındaydım,” diyen Stanford Nörobiyoloji ve Biyolojik Antropoloji Profesörü Robert Sapolsky şimdilerde 65 yaşında ve halen aynı görüşte.
RÖPORTAJ ALPER BAHÇEKAPILI
ESER SELMAN HOŞGÖR
İnsan davranışlarının temelinde hangi dinamikler rol oynuyor? Sevgi, öfke, mutluluk, üzüntünün dışavurumu nasıl şekilleniyor? Bizi biz yapan düşünce ve eylemlerimiz neye göre belirleniyor? Davranışsal biyoloji alanında çağımızın en yetkin bilim insanlarından biri olan Robert Sapolsky, neredeyse yarım yüzyıldır sadece insanları değil, hayvanları da ilgilendiren bu soruları cevaplandırma arayışında. Araştırma bulgularını Stanford Üniversitesi’nde verdiği muazzam dersler başta olmak üzere, kitaplarıyla, seminerleriyle bizlere aktarmaya çalışıyor. Eğer neyi, neden yaptığınızı anlamak istiyorsanız, Sapolsky’nin biyoloji, nörobilim, endokrinoloji, sosyobiyoloji ve psikolojiyi bir araya getiren İnsan Davranışının Biyolojisi (Human Behavioral Biology) adlı interdisipliner dersinin sizi derinden etkileyeceği kesin.
TED Konuşmaları kapsamında yaptığınız En İyi ve En Kötü Hâlimizin Biyolojisi (The Biology of Humans at Our Best and Worst Selves) başlıklı konuşmanızın ilk kısmında, insanların şiddete tamamıyla karşı olmadıklarını söylüyor, “haklı gerekçeler” söz konusu olduğunda şiddeti “iyiliğin eyleme geçmiş hali” olarak kabul edebildiklerinden bahsediyorsunuz. Dolayısıyla, bizi acınası hâlde şiddet yanlısı bir tür olarak tanımlıyorsunuz. Aynı meselenin Davranış: En İyi ve En Kötü Haliyle İnsan Biyolojisi kitabınızda yer alması dikkat çekici. Geçmişten günümüze medenileştiğimizi umarken hâlâ çok sayıda savaş ve çatışmaya tanıklık ediyoruz, bireyler arası şiddet de cabası. “Bir davranışı anlamak istiyorsanız, bir saniye öncesinden milyonlarca yıl öncesine kadar her şeyi anlamanız gerekir” ifadenizden yola çıkarak ilk sorum şu: Şiddet, insanlar olarak ortak mirasımızın ayrılmaz bir parçası mıdır? Şiddet içermeyen bir gelecek insanlık için mümkün mü?
Doğam gereği karamsar biriyimdir, o yüzden şiddetin kaçınılmaz olduğunu söyleyerek başlamak isterim. Ama bu durum şiddetin her türü için geçerli değil. Babunlarla yaptığım çalışmadan örnekler veriyorum hep: Babunlar insan olmayan, şiddete en meyilli primat türlerindendir. Bu iddiayı her ders kitabında bulabilirsiniz. Fakat 1980’lerde, üyesi olduğum babun araştırma grubunun başına benzersiz bir şey geldi ve bu çalışmadaki babunlar saldırganlık eğilimi çok düşük, sosyal yakınlığı çok yüksek olan emsalsiz bir kültür geliştirdiler. Eğer babunlar şiddet eğilimlerini kökten değiştirecek davranışsal esnekliğe sahip ise, benzer bir durumun kesinlikle bizim türümüz için de geçerli olduğu sonucuna varıyorum. Bana göre insanların sosyal davranışlarını kestirmek çok mümkün değil. Belki de, bu konuda ilerleme kaydetmek için henüz savaş mefhumunun var olmadığı avcılık-toplayıcılık dönemine bakabiliriz. Fakat yine karamsarlığım devreye giriyor; tipik sanayileşmiş toplumlarda olduğu gibi avcı-toplayıcılar arasında da bireyler arası şiddet söz konusu. Örneğin, bir erkeğin bir kadın için rekabet ettiği başka bir erkeğe şiddet uygulaması, bir erkeğin başkalarına saldırma isteğini bir kadına yöneltmesi.
"Özgür iradenin olmadığı, sadece biyolojik birer makine olduğumuz sonucuna vardığımda 14 yaşındaydım,” diyen Stanford Nörobiyoloji ve Biyolojik Antropoloji Profesörü Robert Sapolsky şimdilerde 65 yaşında ve halen aynı görüşte.
RÖPORTAJ ALPER BAHÇEKAPILI
ESER SELMAN HOŞGÖR
İnsan davranışlarının temelinde hangi dinamikler rol oynuyor? Sevgi, öfke, mutluluk, üzüntünün dışavurumu nasıl şekilleniyor? Bizi biz yapan düşünce ve eylemlerimiz neye göre belirleniyor? Davranışsal biyoloji alanında çağımızın en yetkin bilim insanlarından biri olan Robert Sapolsky, neredeyse yarım yüzyıldır sadece insanları değil, hayvanları da ilgilendiren bu soruları cevaplandırma arayışında. Araştırma bulgularını Stanford Üniversitesi’nde verdiği muazzam dersler başta olmak üzere, kitaplarıyla, seminerleriyle bizlere aktarmaya çalışıyor. Eğer neyi, neden yaptığınızı anlamak istiyorsanız, Sapolsky’nin biyoloji, nörobilim, endokrinoloji, sosyobiyoloji ve psikolojiyi bir araya getiren İnsan Davranışının Biyolojisi (Human Behavioral Biology) adlı interdisipliner dersinin sizi derinden etkileyeceği kesin.
TED Konuşmaları kapsamında yaptığınız En İyi ve En Kötü Hâlimizin Biyolojisi (The Biology of Humans at Our Best and Worst Selves) başlıklı konuşmanızın ilk kısmında, insanların şiddete tamamıyla karşı olmadıklarını söylüyor, “haklı gerekçeler” söz konusu olduğunda şiddeti “iyiliğin eyleme geçmiş hali” olarak kabul edebildiklerinden bahsediyorsunuz. Dolayısıyla, bizi acınası hâlde şiddet yanlısı bir tür olarak tanımlıyorsunuz. Aynı meselenin Davranış: En İyi ve En Kötü Haliyle İnsan Biyolojisi kitabınızda yer alması dikkat çekici. Geçmişten günümüze medenileştiğimizi umarken hâlâ çok sayıda savaş ve çatışmaya tanıklık ediyoruz, bireyler arası şiddet de cabası. “Bir davranışı anlamak istiyorsanız, bir saniye öncesinden milyonlarca yıl öncesine kadar her şeyi anlamanız gerekir” ifadenizden yola çıkarak ilk sorum şu: Şiddet, insanlar olarak ortak mirasımızın ayrılmaz bir parçası mıdır? Şiddet içermeyen bir gelecek insanlık için mümkün mü?
Doğam gereği karamsar biriyimdir, o yüzden şiddetin kaçınılmaz olduğunu söyleyerek başlamak isterim. Ama bu durum şiddetin her türü için geçerli değil. Babunlarla yaptığım çalışmadan örnekler veriyorum hep: Babunlar insan olmayan, şiddete en meyilli primat türlerindendir. Bu iddiayı her ders kitabında bulabilirsiniz. Fakat 1980’lerde, üyesi olduğum babun araştırma grubunun başına benzersiz bir şey geldi ve bu çalışmadaki babunlar saldırganlık eğilimi çok düşük, sosyal yakınlığı çok yüksek olan emsalsiz bir kültür geliştirdiler. Eğer babunlar şiddet eğilimlerini kökten değiştirecek davranışsal esnekliğe sahip ise, benzer bir durumun kesinlikle bizim türümüz için de geçerli olduğu sonucuna varıyorum. Bana göre insanların sosyal davranışlarını kestirmek çok mümkün değil. Belki de, bu konuda ilerleme kaydetmek için henüz savaş mefhumunun var olmadığı avcılık-toplayıcılık dönemine bakabiliriz. Fakat yine karamsarlığım devreye giriyor; tipik sanayileşmiş toplumlarda olduğu gibi avcı-toplayıcılar arasında da bireyler arası şiddet söz konusu. Örneğin, bir erkeğin bir kadın için rekabet ettiği başka bir erkeğe şiddet uygulaması, bir erkeğin başkalarına saldırma isteğini bir kadına yöneltmesi.
"Özgür iradenin olmadığı, sadece biyolojik birer makine olduğumuz sonucuna vardığımda 14 yaşındaydım,” diyen Stanford Nörobiyoloji ve Biyolojik Antropoloji Profesörü Robert Sapolsky şimdilerde 65 yaşında ve halen aynı görüşte.
RÖPORTAJ ALPER BAHÇEKAPILI
ESER SELMAN HOŞGÖR
İnsan davranışlarının temelinde hangi dinamikler rol oynuyor? Sevgi, öfke, mutluluk, üzüntünün dışavurumu nasıl şekilleniyor? Bizi biz yapan düşünce ve eylemlerimiz neye göre belirleniyor? Davranışsal biyoloji alanında çağımızın en yetkin bilim insanlarından biri olan Robert Sapolsky, neredeyse yarım yüzyıldır sadece insanları değil, hayvanları da ilgilendiren bu soruları cevaplandırma arayışında. Araştırma bulgularını Stanford Üniversitesi’nde verdiği muazzam dersler başta olmak üzere, kitaplarıyla, seminerleriyle bizlere aktarmaya çalışıyor. Eğer neyi, neden yaptığınızı anlamak istiyorsanız, Sapolsky’nin biyoloji, nörobilim, endokrinoloji, sosyobiyoloji ve psikolojiyi bir araya getiren İnsan Davranışının Biyolojisi (Human Behavioral Biology) adlı interdisipliner dersinin sizi derinden etkileyeceği kesin.
TED Konuşmaları kapsamında yaptığınız En İyi ve En Kötü Hâlimizin Biyolojisi (The Biology of Humans at Our Best and Worst Selves) başlıklı konuşmanızın ilk kısmında, insanların şiddete tamamıyla karşı olmadıklarını söylüyor, “haklı gerekçeler” söz konusu olduğunda şiddeti “iyiliğin eyleme geçmiş hali” olarak kabul edebildiklerinden bahsediyorsunuz. Dolayısıyla, bizi acınası hâlde şiddet yanlısı bir tür olarak tanımlıyorsunuz. Aynı meselenin Davranış: En İyi ve En Kötü Haliyle İnsan Biyolojisi kitabınızda yer alması dikkat çekici. Geçmişten günümüze medenileştiğimizi umarken hâlâ çok sayıda savaş ve çatışmaya tanıklık ediyoruz, bireyler arası şiddet de cabası. “Bir davranışı anlamak istiyorsanız, bir saniye öncesinden milyonlarca yıl öncesine kadar her şeyi anlamanız gerekir” ifadenizden yola çıkarak ilk sorum şu: Şiddet, insanlar olarak ortak mirasımızın ayrılmaz bir parçası mıdır? Şiddet içermeyen bir gelecek insanlık için mümkün mü?
Doğam gereği karamsar biriyimdir, o yüzden şiddetin kaçınılmaz olduğunu söyleyerek başlamak isterim. Ama bu durum şiddetin her türü için geçerli değil. Babunlarla yaptığım çalışmadan örnekler veriyorum hep: Babunlar insan olmayan, şiddete en meyilli primat türlerindendir. Bu iddiayı her ders kitabında bulabilirsiniz. Fakat 1980’lerde, üyesi olduğum babun araştırma grubunun başına benzersiz bir şey geldi ve bu çalışmadaki babunlar saldırganlık eğilimi çok düşük, sosyal yakınlığı çok yüksek olan emsalsiz bir kültür geliştirdiler. Eğer babunlar şiddet eğilimlerini kökten değiştirecek davranışsal esnekliğe sahip ise, benzer bir durumun kesinlikle bizim türümüz için de geçerli olduğu sonucuna varıyorum. Bana göre insanların sosyal davranışlarını kestirmek çok mümkün değil. Belki de, bu konuda ilerleme kaydetmek için henüz savaş mefhumunun var olmadığı avcılık-toplayıcılık dönemine bakabiliriz. Fakat yine karamsarlığım devreye giriyor; tipik sanayileşmiş toplumlarda olduğu gibi avcı-toplayıcılar arasında da bireyler arası şiddet söz konusu. Örneğin, bir erkeğin bir kadın için rekabet ettiği başka bir erkeğe şiddet uygulaması, bir erkeğin başkalarına saldırma isteğini bir kadına yöneltmesi.
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com
is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.
Adres
Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey
+90 212 232 4288
contact@212magazine.com