logo
dergi - d.jpg

Yanlış yerde yalnız yaşanır mı?

: ULUSLARARASI FOTOĞRAFYARIŞMASI 2021 KAZANANI BAS LOSEKOOT

Eski Yunan şehir devletlerine kıyasla devasa boyutlara ermiş 21. yüzyıl metropollerini fotoğraflayan Bas Losekoot ‘Out of Place’ serisinde bireyin özel ve özerk alanını yeniden konumlandırıyor. Sanatçının işleri insanlık durumunun günceli ve çeşitliliğine dair yeni içgörüler sunuyor.

FOTOĞRAF BAS LOSEKOOT 

YAZI GÜNEŞ SÖNMEZ

 

Modern insanın sokakla arasında kurduğu ilişki ile onu kuşatan uyarıcı ve teşhir edici odaklara karşı geliştirdiği “kendini savunma” refleksleri, Bas Losekoot’un Out of Place serisinde özellikle üzerine düştüğü bir konu. Meşgul mega şehir sakinlerini kendi kurduğu tiyatro sahnesine çıkaran sanatçı, sokaktaki özerk varlığını sürdürmeye çalışan kişisel alanı sinematografik ışık oyunları eşliğinde teşhir ediyor ve “yalnızlığın” sınırlarını keşfediyor. Günlük rutinlerinin içine gömülü insanın, kaosu durdurak bilmeyen şehir hayatında maskelemeye çalıştığı düşünce ve kaygılarının ortaklaştığı bir sosyolojik okuma karşımıza çıkıyor böylelikle.

 

Bas Losekoot farklı metropollere özgü sosyo-kültürel meselelere dikkat çeken bir sanatçı. Out of Place serisi ise New York, São Paulo, Seoul, Mumbai, Hong Kong, Londra, Lagos, İstanbul ve Mexico City sokaklarına yansıyan kültürel öğelerin peşine düşerken bir yandan da insan psikolojisini inceliyor. Dünyanın farklı noktalarında bulunan bu şehirler kültürel açıdan çeşitlilik gösteriyor; Hong Kong sokaklarını arşınlayan bir genç ile Mexico City’de sokakta yemek yiyen bir kadını birbirine benzetmek ve ortak kültürel özellikler tespit etmek neredeyse imkânsız. Fakat sanatçının kadraja yansıttığı benzerlikler kültürel olmaktan çok, insanın psikolojik temellerini inceliyor; “Metropol yaşamı ilkel insanın doğayla içe içe olduğu mücadelenin sadece modern versiyonu. Daha önceleri hayatta kalmak amacıyla koşarken şimdi işlerimiz yüzünden koşmamız gerekiyor. Yaşam tehlikesi arz eden durumlardan kurtulmak için koşmuyoruz belki artık, ama dışlanma korkusu yüzünden koşuyoruz. Hayatta kalma mücadelesi aynı şekilde devam ediyor.”

Losekoot’un kullandığı sinematografik ışık teknikleri, kadrajın merkezinde duran özne ile onun çevresini sarmalayan nesneler arasında keskin bir ayrım oluşturuyor, gözünüzden kaçan bir detayı aniden keşfedince içinizde uyanan korkuyla karışık heyecan gibi âdeta. Kent yaşamına yönelttiği yenilikçi bakış açısı Losekoot’un fotoğraflarını incelerken ceketinizin düğmelerini iliklemenize sebep olabilir. Öyle ki sanatçının eserleri aralarında uzun mesafeler bulunan şehirlerin ayrışık sokaklarında rastlaşılan türlü türlü insanın ortak noktalarını buluyor ve açığa çıkarılan ruh halleri yelpazesi Losekoot’un fotoğraflarını seyredenlerde tekinsizlik hisleri uyandırıyor. Kendi deneyiminlerini görselleştirirken sezgilerini takip eden sanatçı, modern insan ile sokak yaşamı arasındaki ilişkiyi şöyle yorumluyor:

 

“Sokağı her zaman şehir dekoruyla süslenmiş, biz aktörlerin performanslarını sergilediği bir sahne olarak hayal ediyorum. Günlük yaşamlarımızda toplumsal rollere uyum sağlıyoruz ve uyum adına bir maske takıyoruz. Fakat şehirde harekete geçtiğimiz zaman bu maskeyi bir başkasıyla değiştiriyoruz, ‘benlik savunma’ maskesiyle. Ben daha çok bu maskeyle ilgileniyorum, çünkü karşısındakine kişinin özü ve bireyselliği hakkında çok fazla bilgi aktarıyor. Öyle duruyor ki sokakta bir tür ‘karşısındakini yok sayma pratiği’ uyguluyoruz; modern şehir hayatının uyarıcıları bize fazla geliyor ve uzay-zaman gerçekliğinden kopuyoruz.”

Fotoğraf eğitimini Royal Academy of Arts’ın ardından University of London’da tamamlayan Bas Losekoot’un eserleri, Voies-Off/Les Rencontres d’Arles, British Journal of Photography, New Yorker, Gup Magazine gibi pek çok uluslararası yayında yer aldı. Losekoot, ‘Urban Millennium’ ile kalabalıklaşan mega şehirlerin insan davranışı üzerindeki etkilerine 2011’da başladığı Out of Place serisi ile kafa yormaya başladı, 2019’a dek görüntülediği seri 2021’de Kehrer Verlag tarafından bir kitap olarak yayınlandı. Out of Place, sokak yaşamının içerdiği psikolojik durumlara ve bu durumlar içinde yaşayan kişilerin bireysel ve kolektif yolculuklarına dair içgörüler sunan bir görsel anlatı. Kent yaşamının arada kalmış hallerini ön plana çıkaran sanatçı, gündeliğin akışında yol alan insanların sokakta sahneledikleri “benlik savunmalarını” ve yaşadıkları “mikro saniyelik karşılaşmaları” sezgisel bir yaklaşımla gözlemliyor ve seyircilerine sunuyor. Bas Losekoot’un fotoğraflarına içkin olan paradoksal sosyal mesafeli toplumsallık unsurları, serinin başlığına da yaraşır şekilde kentte yaşayıp oraya ait olamama halini yeniden ve yeniden keşfediyor.