logo
dergi - h.jpg

HAYAT BAZEN ŞAKACI

BİR OYUN

Bazı şeylerin sadece filmlerde olduğunu kabullensek de, bazen düşünmeden edemiyoruz: Hayatlarımızın bir türü olsa, ne olurdu?

FOTOĞRAF HYUNMIN RYU 

YAZI IMA TRAUM

 

Sizin türünüz lirik epik drama, psikolojik gerilim veya ne olursa olsun, Hyunmin Ryu’nun fotoğraflarındaki hayata baktıkça, absürt bir kara mizahın parçası olma isteği güçleniyor. Çoğumuz kendi hayatlarımızda farklı türleri deneyimlesek de, Güney Koreli sanatçının dünyasına girdiğimizde deneyimin türü birden değişiyor. Hyunmin’i bizzat anlatan bir diğer kelime de matrak olabilir. Çocukluğundan bu yana kendini şakacı bir karakter olarak tanımlayan, en büyük ilham kaynaklarından birinin hâlâ çocuklar olduğunu söyleyen ve hatta son projesini yeğeni Kim Sae-Hyun’un üzerine inşa eden biri o. 2020’den beri 11 yaşındaki yeğenini türlü mizansenlerin ortasında fotoğrafladığı projesi, absürt kara mizahın yanına bir tür daha ekler nitelikte: Ona da fantastik gizem diyelim. Buraya geri dönmeden önce, filmi Hyunmin’in fotoğraf yolculuğunun başına saralım.

 

Neden?, hayatın hemen her alanında akıl kurcalayan bir soru ve konu sanatın bir dalı olunca, hem sanatçının hem de seyirci kitlesinin bu soruya verilecek cevapları kavramaya çalışması kaçınılmaz. Fotoğraf sanatını film ve enstalasyona kıyasla daha demokratik bulduğunu belirtiyor Hyunmin. Ona göre, resim sanatıyla fotoğraf arasındaki temel fark şu: Kişinin fotoğrafla karşılaştığı andaki deneyim, o fotoğraftaki nesne, sahne ya da durumun yaratıcısını sanatçı yerine seyirci kılıyor. Çalışmalarınızın çağırdığı neden sorusunun tek bir cevabının olmaması, süreklilik ritminizi belirliyor ve yaratıcılığınızı körüklüyor.

 

Güncel işlerinde fotoğraf dışında video ve enstalasyon eserleri de ortaya koyan Hyunmin Ryu, kuzeninin baskı stüdyosunda ona verilen retouch görevleri sayesinde fotoğrafla tanışmış. Karanlık odada ve ekran başında geçirdiği saatler sonunda sanata olan ilgisi onu üniversitede fotoğraf eğitimi almaya, oradan da Londra’ya götürüyor. Başlangıçta para kazanmak ve hayatını idame ettirmek için yaptığı bu iş, daha sonra bu alana karşı hissettiği tutkuyu keşfetmesini sağlıyor. Londra’da kalıp bambaşka bir kariyerin izini sürebileceği yerde, memleketine dönmeye karar veriyor ve belki de bugün onun hakkında konuşmamızı sağlayan en önemli adımlardan birini atıyor.

Hyunmin Londra’dan döndüğünde henüz bir yaşında olan yeğeniyle arasındaki ilişkiden bahsederken, onu doğumundan bugüne hayatının tüm akışına tanık olabildiği tek insan olarak nitelendiriyor. 11 yaşındaki yeğeni Kim Saehyun, Hyunmin’in en iyi arkadaşı. Arkadaşlık ve aile olmak kavramları, Hyunmin’in fotoğraflarını yakından incelediğimizde daha da gün yüzüne çıkıyor. Hayatının tamamını bildiğiniz bir insan, kameranın karşısında size yeni ufuklar açabilir, bireyselliği ile sizi şaşırtabilir. Deklanşöre her basışta Pandora’nın Kutusu açılıp içinden bilmedik anılar çıkabilir.

 

Kim Saehyun’un çeşitli fotoğraflarından oluşan seri, duygusal bir seçki. Yeğeninin büyümesini yakalama isteği ve ona duyduğu sevgiyle yola çıkıyor Hyunmin. Bazı fotoğrafları özenle sıfırdan inşa ederken diğerlerinde eski aile fotoğraflarını yâd ediyor. Neticede Hyunmin ve Kim’in birlikte yazdığı hikâyelerden izler taşıyan kareler, birçok iyi fotoğrafçının işlerinde olduğu gibi, fotoğrafın öznesi ve sonuçları arasındaki benzerlik ve çarpıklıklara dikkat çekmeyi başarıyor. Söz konusu kareleri seyreden bizler de kendimizi birtakım neden sonuç ilişkileri kurarken buluyoruz.

Yeğeniyle birlikte gerçekleştirdiği bu projede Hyunmin, gündelik hayatın monotonluğunu kırma amacı da güdüyor. Artık 43 yaşını geçmiş olsa da, şaka ve oyun onun olmazsa olmazları ve hayatı algılama biçimini belirleyen başlıca iki unsur. Fotoğrafları yoluyla bize de muziplikler yapmak istiyor. Yarattığı kareler sanki bizi bir görsel yanılsamanın tam ortasına bırakıveriyor. Gerçek hayatın içinden alınmış kesitler sunarken izleyicisini keyiflendiren bir parodi hissiyatını da yakalamayı başarıyor. Günün sonunda Kim Saehyun, 2021 yılında Hyunmin’e Gomma Grant Büyük Ödülü’nü getiriyor.

 

Gündelik hayatta aşina olduğumuz anlar yaratıp, içlerine bildiğimiz nesneler koyup ortaya eşsiz ve yeni ürünler çıkarmak, onun en iyi yaptığı şeylerden biri. İnsan ilişkileri, varoluşsal absürtlükler ve sınırlar, uğraşmaktan en keyif aldığı alanlar. Hyunmin aslında hem bir mucit hem de bir kâşif, üstelik her iki karakteri de kendine has muzipliğinden ödün vermeden oynuyor. Günlük hayatlarımızın en bilindik alanları, kendi oyun alanla- rına dönüşüyor ve çektiği her fotoğrafta, absürt kara mizah ya da fantastik gizem, fark etmez, yeni bir tür yaratıp uzak kaldığımız duyguları bize hatırlatmayı başarabiliyor.