logo
Justine Kurland -Candy Toss.jpg

BURADAN DÖNÜŞ YOK

Yılkı atları gibi yalnızca özgürlüklerine koşan kadınlar ve kız çocukları... Justine Kurland’ın yollarda portrelediği kaçak genç kadınların masalsı hikâyesine sokuluyoruz.

FOTOĞRAF JUSTINE KURLAND 

YAZI IMA TRAUM

 

Amerikan coğrafyasına ve sınırında yaşayan toplumlara ait gerçek ve hayali unsurlarla kurguladığı ütopik fotoğraflarıyla tanınan Justine Kurland’ın erken dönem işleri, Amerikan rüyasının iki keskin uçlu dünyasını ortaya koyan seyahatlerine ait. 1969 New York doğumlu, Amerikalı çağdaş fotoğraf sanatçısı yüksek lisansı için Yale’de adaylar arasına yerleştiği 27 yaşında araba kullanmayı henüz öğrenmişken karavanının direksiyonuna geçip bir yolculuğa çıkıyor. Yoluna çıkan kadınları odağına alan ve 1997-2002 yılları arasında kaydettiği 69 fotoğraftan oluşan fotoğraf serisi Girl Pictures, sadece Batı Amerika değil, Amerikan rüyasının sirayet ettiği pek çoklarımıza aşina gelecek, ait olmaya dair o isyankâr hâlin en ağır bastığı gençlik yıllarına ait arzuları, tipik tavırları, günlük ritüelleri ve hayalleri canlandırıyor. Zaten, kendi deyimiyle de yolculukları, kurguladığı karelerin müziğini oluşturuyor. Batı’ya doğru direksiyon sallamak ise performansın kendisi.

 

Modern dünyada kadına atfedilen neredeyse tüm rolleri yıkan Kurland, temeli anaerkil toplumlara dayanan, güçlü, korkusuz ve yalnızca kadınlığına ait olan mitleri çağdaş bir anlatımla yeniden ele alıyor. Kurland’ın kadınlığı yeniden hayal ettiren ütopyasındaki ilham kaynakları pastoral manzara resimlerinden, portreleriyle 19. yüzyılın en önemli fotoğrafçıları arasında gösterilen İngiliz Julia Margaret Cameron’ın işlerine çeşitleniyor. İlk başta kaçma hissi doğuran, resim sanatına meydan okuyan güzellikteki sürreal fotoğrafları doğada doğan ve kendilerinden başka hiçbir şeye aidiyet duymadan özgürce koşan kadınların masalını anlatıyor.

Genç bir kadın olmanın özünde korku değil, sonsuz özgürlükler var. Kurland’ın bu bakışı belirginleştirdiği Girl Pictures serisindeki kadrajına baktığımızda ilk başta yalnızca yaban hayatta izini kaybettirip kendini bulan kadın ve kız çocuklarının masalını görsek de alt metinde günümüz gerçeklerine meydan okuyan kadınların korkuya geçit vermeyen özgürlüğü yer alıyor. Kurland’ın vahşi doğanın içinde
oynamaktan, çıplaklıktan ve doğallıktan korkmayan, daha doğrusu bu korkuyu tanımayan ‘kaçak’ kadınları, Shakespeare’den günümüze sistemdışına çıkmaya işaret eden ‘orman’ ile ister istemez modern dünyadaki özgürlüklerin sınırlarını, göç koridorlarına dönüşen yol kenarlarını, ormanlara ait yeni görüntüleri, duyguları ve bu yollarda mücadeleyi sürdüren kadınları da akla getiriyor.

 

Pratiğini ‘gerçek ile mükemmel arasındaki görüngede karşımıza çıkan bir yol gösterici’ olarak tanımlayan Kurland’ın fotoğrafları the National Gallery of Art, Washington, Solomon R. Guggenheim Museum, International Center of Photography, New York ve Whitney Museum of American Art’ın da aralarında olduğu birçok seçkin koleksiyonda yer alıyor. 2018 yılında serinin tamamının ilk kez Mitchell-Ines and Nash’te sergilenmesinin ardından Girl Pictures 2020’de kitaplaştırıldı ve kısa bir sürede tükenip yeniden basım şansını kazanan sanat kitapları arasında yerini aldı. Kurland, Girl Pictures serisinde ona yoldaşlık eden karavanını sattı. Donald Trump’ın seçilmesiyle her şey gibi, işlerinin de onun için anlamı değişmeye başlayınca bu performans alanından elini ayağını çekti. O gün bugündür ‘İçe dönmek ve kaçtığım ne varsa onu düşünmek’ üzerine kurulu dediği yeni işi üstünde çalışıyor.